Sözler Köşkünden Fatih Yağcı'ya Cevap!
Öncelikle Fatih Yağcı isimli arkadaşa cevap verip vermeme konusunda çok düşündüm. Çünkü kendisi o kadar sığ düşünceli ve cahil bir arkadaş ki ona cevap vermekle harcayacağım emeğin ve zamanın buna ne kadar değip değmeyeceğini zihnimde tarttım. Fakat şunu da gördüm ki bu kişi bir yerde oturup ders veriyor, onunla da yetinmeyip dersleri internette paylaşıyorlar ve geniş kitlelere hitap ediyorlar. Bu yüzden Fatih isimli arkadaşın oluşturduğu bilgi kirliliği ve gerçeğin saptırılmasını durdurmak ve düzeltmek istedim. Umuyorum ülkemiz en azından bu tür sığ mantıktan kurtulur. Ve doğru akıl yürütme ile fikirlerini üretebilir.
Şimdi ilk olarak bir videosunda şunu diyor[1]:
Hz. Muhammed’e (sav) dair her şeyi biliyoruz ama İsa’ya dair pek bir bilgimiz yok. İsa zenci miydi beyaz mıydı onu bile bilmiyoruz” (12:40 dk)
İsa’nın zenci olup olmadığı ne bakımdan bu arkadaşı ilgilendiriyor onu pek anlayamadım. Yani böyle bir ırkçı davranışı da kınıyorum ayrıca. İsa Mesih’in zenci ya da beyaz olmasının bilinmesi neyi bize kazandırır bu da ayrıca bir tartışma konusu. İncil bize İsa ile ilgili gerekli olan tüm ayrıntıları verir. Bunları kısaca:
İsa’nın doğumu
Hayatındaki peygamberliklerin yerine gelmesi
Davranışları
Yaptığı mucizeler
Konuşmaları
Allah hakkında bize söyledikleri
Kendisi hakkında söyledikleri
İnsanlarla ilişkisi
Ölümü
Dirilişi
Göğe yükselmesi
Yukarıda saydığım İsa ile ilgili temel şeylerin hepsine sahibiz. Bunun yanı sıra aslında Eski Antlaşma dediğimi Tevrat Zebur ve Peygamberliklerde Mesih İsa’nın kişiliğine ve kimliğine dair bize birçok bilgi sunmaktadır.
Özetle şunu söylemek gerekirse, insanın temel ihtiyacı kurtuluştur. Dünya ve insanlık acı ve lanetin içerisinde ölmekte ve çürüyüp gitmektedir. Kutsal Kitap ve İsa Mesih bizlere nasıl bu hastalıktan kurtulabileceğimizin formülünü verir. Bu da insanın temel gereksinimidir.
Kutsal Kitap bize birçok peygamberden söz eder. Hepsinden alabileceğimiz örnekler ve dersler vardır. Ama şunu da görürüz ki hepsi ölümlüdür ve hepsi aynı sorunun içerisinde duran ve bir kurtarıcıya gereksinim duyan kişilerdir. Bu yüzden bir müjde gereklidir.
Bu da bizi diğer bir video’da Fatih Yağcının bahsettiği müjde meselesine götürür.[2] Yazımın başında dedim ya Fatih belli bir fikirde takılmış, belli materyalleri ezberleyerek bir şeyler anlatmaya çalışan bir kişi. İşin ilginci bu arkadaş taklidi ve tahkiki imandan bahsederken, kendisi aslında belli grupların taklidini yapmaktadır. Bunu söylememin nedenlerini de açıklayacağım.
Şimdi İncil’in anlamını müjde olarak bahsetmesi hakkını vermek gerekirse söylediği ender gerçeklerden birisidir. Fakat bu gerçek uzun sürmemekte ve kendi çabasıyla bu anlamı da yozlaştırmakta ve çarpıtmaktadır.
Türkçeye Arapçadan geçen kelimenin aslı Yunanca "Ευαγγέλιον" (Evangelion) şeklindedir ve 'iyi haber, müjde' anlamına gelir.[3]
Değerli Hristiyan İlahiyatçı Thomas Cosmades İncil’in Türkçe tercümesinin önsözüne şunları eklemiştir:
Kutsal Kitap’ın Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma diye bilinen iki kesimi vardır. Tanrı’nın insanlıkla ilişkisi ve bağlantısı antlaşmaya dayanır. Antlaşma iki tarafın anlaşması değil, doğrudan doğruya Tanrı’nın ilgisinden ve iyiliğinden kaynaklanan, Tanrı’ya saptanan bağlantıdır. İnsanlığa sevgiyle yaklaşan Tanrı’nın kayra antlaşması evrensel ve koşulsuzdur. İnsan ona hiçbir katkıda bulunamaz, ondan bir şey çıkaramaz. Yaklaşım tek yanlıdır, Tanrı’dandır. Tüm çağları ve sonsuzu kapsar.
Tanrı’nın önceki çağlardan, özellikle Musa aracılığıyla açıkladığı ve İsrailoğulları’yla kurduğu ilişki Eski Antlaşma’dır. Yalnız İsrailoğulları’nı değil, tüm insanlığı kapsayan ilişkisi ise Yeni Antlaşma’dır. Yeni Antlaşma’nın Eski Antlaşma’yla ilişkisi, atalara verilen vaadin Tanrı’ya bütünlenmesidir.
Tanrı esinlemesiyle peygamberlerin Eski Antlaşma’yı kaleme alması yaklaşık bin yıl sürmüştür. Yine Tanrı esinlemesiyle yazarların Yeni Antlaşma’yı kaleme alması ise yüz yılı kapsar. Halk dilinde İNCİL diye bilinen Yeni Antlaşma’ya aslında EVANGELİYON denir. Öz anlamı SEVİNÇ GETİRİCİ HABER’dir. Kutsal Kitap’ın Yeni Antlaşma kesimi yirmi yedi ayrı yazıdan oluşur. Bunlar dört genel konuya değinerek sürekli bir bütünü oluşturur:
1. İsa’nın yaşamı Matta, Markos, Luka, Yuhanna adında dört yazar tarafından kaleme alındı. Yazarlar hem olaylara doğrudan doğruya tanık oldu, hem de görenlerden gerekli bilgileri topladı. İsa’dan sonra 150 yılına girmeden önce bu yazılar bir bütün olarak yayımlanmaktaydı.
2. Habercilerin İşleri, ilk sırada bulunan yazılar gibi, tarihsel konuları ele alır. Luka’nın yazdığı bu parça, dirilip göklere yükselen İsa Mesih’in inanlılarına Kutsal Ruhu’nu göndermesiyle başlar. Bu yazı inanlılar topluluğunun oluşması ve gelişmesiyle ilgili olayları içerir.
3. Habercilerin yazdığı yirmi bir mektubun tümü İsa Mesih’in dirilmişlikteki kişiliğini ve bununla ilgili öğretiyi kapsar. Haberci Pavlos bunların on üçünü belli yerlerdeki topluluklara ve kişilere yazmıştır. Geriye kalan sekiz mektup birçok yere dağılmış bulunan inanlılara yöneltilmiştir. Her mektubun ana konusu güncel, tanrısal konularla ilgilidir. Tanrı günahlıyı kayrayla arıtan egemen, kutsal Kişi’dir. Günahlının doğal yapısı Tanrı’nın öz varlığıyla çelişkidedir. Yaşamdaki günah Tanrı’yı acındıran belirgin eylemdir.
4. Vahiy yazısının ana konusu eskatologya (son olaylar bilgisi) ile ilgilidir. İsa Mesih’in yeniden gelişine değinen peygamberlik bildirisidir.
Kutsal Kitap’ta açıklanan Egemen Tanrı kendisini kutsallıkla ve güçlü eylemlerle gösterir. Eski Antlaşma’ya göz kamaştırıcı eylemlerini kanıtlayan Tanrı, Yeni Antlaşma’ya daha da güçlü sonuçlamaları Mesih’in kişiliğinde belgeledi. Bu kişi peygamberlerin tek ağızdan gelişini bildirdikleri İsa Mesih’tir. İbrahim’in, Davut’un soyundan gelen İsa, yol açıcı niteliğinde gönderilen Yahya tarafından herkese tanıtıldı, yüceliğini güçlü işlerle açıkladı. Din adamlarının ve egemen Romalılar’ın düzeniyle çarmıha çakıldı. Orada öldü, sonra gömüldü, üçüncü gün dirildi ve kırk gün geçince göklere yükseldi. Tanrı’da kararlaştırılan bu olgu insanlığa kurtuluş, Yaratan’da barış ve sonsuz paydaşlık bildirisi olarak yayıldı.[4]
Thomas Cosmades, Kutsal Kitap’ın ana fikrini özetlemektedir. Tanrı’nın İbrahim ile başlayıp İsrailoğulları ile devam ettirdiği bildiri, İsa Mesih’in gelişi ile sonuçlanmış ve İsa Mesih peygamberlik sözlerini yerine getirerek, tüm insanlığı kapsayan yeni antlaşmayı ve Allah’ın kurtuluş tasarısını duyurmuştur.
Bu konuda son olarak, İncil bize kendisi ile ilgili ne demektedir ona bakalım. Markos kitabın başında bize bu müjdenin kime ait olduğunu çok ama çok açık ve net bir şekilde ifade eder:
Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih'le ilgili Müjde'nin başlangıcı (Markos 1:1)
Sadece bu ayet bile sayın Fatih Yağcı’nın boş iddiasını çürütmektedir. Aslında dediğim gibi Fatih Yağcı o kadar çok belli başlı kitaplara bağlanmıştır ki İncil’i okuyup “Tahkik” etmeye bile gerek duymamıştır. Halbuki sadece İncil’in ilk dört kitabını okuması bile onu bu tür yanlış beyanatlardan uzak tutacaktır.
İsterseniz bir iki ayetle daha konuyu netleştirelim. Müjde’nin temeli Mesih’tir. Bu nedenle Vaftizci Yuhanna ya da halk dilinde Yahya öğrencileri aracılığı ile bunu İsa’ya sormuştur. İsa’nın cevabı ise şöyledir:
Körlerin gözleri açılıyor, kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor, sağırlar işitiyor, ölüler diriliyor ve Müjde yoksullara duyuruluyor. (Matta 11:5)
Bu ayetler Eska Antlaşma’daki Mesih ile ilgili sözlere birer atıftır. Yeşaya peygamber Allah vahyini şöyle açıklamıştır:
Yüreği kaygılı olanlara, "Güçlü olun, korkmayın" deyin, "İşte Tanrınız geliyor! Öç almaya, karşılık vermeye geliyor. Sizi O kurtaracak." O zaman körlerin gözleri, Sağırların kulakları açılacak; Topallar geyik gibi sıçrayacak, Sevinçle haykıracak dilsizlerin dili… (Yeşaya 35:4-6)
İşte Müjde budur. Rab Tanrı halkını kurtarmaya gelmiştir. İsa Mesih Allah’ın Oğlu beden alıp halkının kurtuluşu için kefaret etmiştir. Onlara sonsuz hayat müjdesini vermiştir. Mesih İsa çarmıhta tamamlandı derken, peygamberlerin söyledikleri yerine geldi. Allah’ın kendisi suçlarımızı, isyanlarımızı ortadan kaldırdı artık insanlığın temel gereksinimi olan kurtuluş açığa çıktı ve etkin oldu demektir bu. Kısacası Müjde demek İsa Mesih demektir.
Sanırım bu konuya da açıklık getirdikten sonra Müslüman arkadaşların Peygamberlerinin ismini Kutsal Kitap’tan arama çalışmasına ve Fatih Yağcı’nın da bu konu ile ilgili açıklamasına değinelim ve Fatih Yağcının yaptığı hatayı hep birlikte görelim:
Video’nun 4. Dakikası ile 5. Dakikası arasında özetle şunları söylüyor:
Kimdir “Dünyanın Reisi” ? Efendimizin (Hz. Muhammed) ünvanlarından birisi değil midir “Dünya’nın Reisi” ?
Şimdi ayeti beraber inceleyelim ve Fatih Yağcı’nın Peygamberini nasıl bir konuma koyduğunu birlikte görelim.
Yuhanna 14:30’da şöyle der:
Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni/Reisi geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.
Kimdir bu Dünya’nın Reisi peki? Yuhanna bu dünyanın Egemeni ya da Reisi ifadesini aslında daha öncede kullanıyor.
Yuhanna 12:30 da şöyle diyor:
"Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak.”
Yuhanna Kitabında diğer bir ayet ise şöyle der:
..yargı konusunda, çünkü bu dünyanın egemeni yargılanmış bulunuyor. (Yuhanna 16:11)
Bu ayetlere ve İncil’in geneline baktığımızda bahsedilenin Şeytan olduğu çok açıktır.
Şimdi de kısaca bu ayette bahsedilenin Şeytan olamayacağına dair iddialarını ele alalım. Aslında bunu tartışmak bile yukarıdaki ayetlerin ışığında saçma olacaktır ama madem arkadaşımız bu kadar iddialı biz de bu saçma iddiaya ciddi bir cevap verelim ki dinleyenler saçma iddianın zayıflığını net olarak görebilsinler.
Birinci olarak zaten yukarıda Yuhanna’nın bu ifadeyi kitabın da hep Şeytan için kullandığını gördük. Ayrıca bu unvanı kullanırken Yuhanna 12. Bölümde şunlardan da bahseder:
"Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak.”
Sanırım Muhammed bu ayetlere göre dışarı atılacak değil mi?Ya da yukarıda alıntıladığım 16. ayette denildiği gibi yargılandı mı?
Yuhanna 12. Bölüm ilginçtir. Çünkü Mesih’in ölümünden bahseden bir bölümdür ve aslında dünyanın egemeni ifadesi ile yakından ilgilidir. Biz Dünya’nın Egemeni ile ilgili ipuçları verir.
Hatırlanacağı gibi Yaratılış kitabının henüz başlarında ilk günahtan sonra Allah, Şeytan’a şöyle demiştir:
Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın."
RAB Allah, Şeytana Kadın’ın soyu senin başını ezecek diyor. Geleceğe dair bu ilk bildirinin ardından Şeytanla Kadın’ın soyu arasındaki çatışma başlar ve Kadının soyundan gelen Meryem Oğlu İsa Mesih ile doruk noktasına ulaşır. 12. Bölüm 27. Ayette şöyle diyor:
Şimdi yüreğim sıkılıyor, ne diyeyim? 'Baba, beni bu saatten kurtar' mı diyeyim? Ama ben bu amaç için bu saate geldim.
İsa direkt olarak Çarmıh’tan bahseder ve dünyaya geliş amacını bildirir. Aslında Dünya’nın Egemeni ifadesiyle kendilerine malzeme arayanlar için bu ayetlerde iyi bir ders vardır. İsa öleceğinden bahseder! İsa, bunun altını çize çize vurgular! İşte bu Çarmıh ile ilgili bildiri Kuran’ın reddettiği bir gerçektir.
Her neyse Dünya’nın Egemeni Şeytan ilk bildiride olduğu gibi topuğa saldıracaktır. Bu da Mesih’in Çarmıha gerilişidir. Bu yüzden Allah ölen İsa aracılığıyla dünyayı yargılar.
İsa yine 14. Ve 16. Bölümlerde bir Yardımcı’dan bahseder. Çünkü İsa’nın dünyadaki misyonu tamamlanmak üzeredir ve Baba’nın yanına dönecektir. Çarmıh anı yaklaşmaktadır. İsa bu sefer bu Dünyanın Egemeninin yargılandığından bahseder. Çarmıhta Şeytan’ın başı ezilir ve Şeytan yargılanır.
İsa burada da söyleyeceklerinin olduğundan ama Gerçeğin Ruhu’nun kendilerine bu gerçeği anlatacağından bahseder. Daha önceki yazılarda Gerçeğin Ruhu’nun Kutsal Ruh olduğundan bahsetmiş ve bunu kanıtlamıştık.[5] Ama yine de basitçe 14. Bölümün 26. Ayetine bakacak olursak bu gerçeği rahatlıkla görebiliriz.
Şimdi gelelim İsa neden uzun uzun konuşmadı meselesine. Cevap çok basit ama kimler için dersini çalışanlar için. İsa Mesih Çarmıhın yaklaştığını biliyor ve öğrencilerine bunu iletiyordu. İsa’nın ele verilmesi ve öldürülmesi kapıya dayanmıştı. Zaman gelmişti. İsa bunları biliyordu. Öğrencilerini üç yıl boyunca eğitmiş ve Çarmıh ile ilgili gerçekleri açıklamıştı. İsa artık zamanın geldiğini ve ele verileceğini söyler. Bu yüzden artık uzun uzun konuşamayacaktır.
Mesih İsa Çarmıhta ölümü yendiği zaman kurtuluş için gerekli olan bedeli ödemiştir. Mesih İsa, Kutsal Ruh’u alacakları Pentikost günün işaret eder. Kutsal Ruh, İsa ile ilgili gerçekleri öğrencilere hatırlatacak, Onları bunları iletmeleri için yönlendirecek ve Onlara bu gerçekleri vahyedecektir. Kutsal Ruh, öğrencilerin içinde yaşayacaktır. Onlara gelecek ile ilgili olan şeyleri bildirecektir.
Sonuç olarak bu iddiayı öne süren arkadaş biraz olsun İncil-i Şerif’i tahkik etseydi, bu ayet ile ilgili detayları görür, kitabın yazarının bu unvanı kimin için kullandığını bilir ve böyle bir iddia ortaya atmazdı. Çünkü bu ayeti Peygamberine atfetmek, Peygamberinin şeytan olduğunu söylemekten başka hiçbir şey ifade etmez. Bu noktada İslam Peygamber’inin bilmedikleri konusunda Kitap Ehline başvurmalarını söylediği sözler Müslüman arkadaşlar için anlam kazanmaktadır. Sanırım cehaletin nasıl tehlikeli bir şey olduğunu görmek için önemli bir örnektir.
[1] Video’ya ulaşmak için linke tıklayınız: http://www.youtube.com/watch?v=Yw5Zmsx0KGQ
[2] Video’ya ulaşmak için tıklayınız: http://www.youtube.com/watch?v=TEE27yvFA3s
[3] http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ncil
[4] http://www.incil.biz/incil-2/
[5] Parakletos: Muhammed? http://www.islamacevap.net/turkce/muhammed/muhplaraklet.html