İncil'de Hata ve Çelişki var mı?
Romalı Yüzbaşının kölesi ile ilgili anlatımlar
Günümüzde İncil metinleri Tanrı’nın varlığını ve Kutsal yazı kavramını inkar eden Ateistler kadar, Hristiyan inanç ve kutsal yazılarını hedef alarak İslam’ın ve Kur’an’ın doğruluğunu kanıtlayabileceklerini zanneden1 İslamcılar tarafından da eleştirilmektedir. Eleştiriler temelde, bir İncil metni ile diğer bir İncil metni arasında kıyaslama yaparak anlatımsal farkları tespit etmeye ve bunları çelişki olarak yorumlamaya dayanır.
Aslında bu tür bir yaklaşım özünde hatalıdır; çünkü Hristiyan inanç ve geleneği Mesih’in İncil (Müjde) mesajının tek olmasına rağmen sadece tek bir kişi tarafından kaleme alındığını zaten öğretmez. Bu nedenle Mesih ile ilgili tanıklıkların dört farklı metin biçiminde yazıya geçirilmiş olması Hristiyan Tanrıbilimi için hiçbir sorun teşkil etmez. İncil metinleri arasındaki farklılıkların bilincinde olan Hristiyanlar tarihin hiçbir döneminde bu farklılıkları giderme veya dörtlü tanıklığı tek bir tanıklık metnine indirme yoluna gitmemişlerdir; çünkü bu farklılıkları çelişki olarak görmeyip doğal karşılamışlardır. Gerçekten de bu farklılıklar olmasa dört ayrı tanıklık metninden söz etmek akılcı ve mümkün olmayacaktır. Kısacası, doğal farklılıkların hepsini çelişki olarak nitelendirmek hatalıdır. Bu yazımızda tipik bir çelişki iddiasını ele alıp İncil karşıtlarının yaklaşım ve yorumlarının ne derece hatalı ve kabul edilmez olduğunu göstereceğiz.
Çelişki iddiası
İncil yazarlarından ikisi (Matta ve Luka) Mesih’in bir mucize gerçekleştirerek Romalı bir yüzbaşının kölesini iyileştirdiğini kaydetmiştir:
İsa Kefernahum'a varınca bir yüzbaşı O'na gelip, «Ya Rab» diye yalvardı, «felçli uşağım korkunç acılar içinde evde yatıyor.» İsa, «Gelip onu iyileştireceğim» dedi. Ama yüzbaşı, «Rab, ben layık değilim ki, çatımın altına giresin!» karşılığını verdi. «Sen yeter ki bir söz söyle, uşağım iyileşir. Ben de buyruk altında bir adamım, benim de buyruğumda askerlerim var. Birine, `Git' derim, gider; bir diğerine, `Gel' derim, gelir; köleme, `Şunu yap' derim, yapar.» İsa, duyduğu bu sözlere hayran kaldı. Ardından gelenlere, «Size doğrusunu söyleyeyim» dedi, «ben böyle imanı İsrail'de kimsede görmedim. Size şunu söyleyeyim, doğudan ve batıdan birçok insan gelecek, Göklerin Egemenliğinde İbrahim, İshak ve Yakup'la birlikte sofraya oturacaklar. Ama bu egemenliğin asıl mirasçıları dışarıya, karanlığa atılacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.» Sonra İsa yüzbaşıya, «Git, inandığın gibi olsun» dedi. Ve uşak o anda iyileşti. (Matta 8:5-13)
İsa, kendisini dinleyen halka bütün bu sözleri söyledikten sonra Kefernahum'a gitti. Orada bir yüzbaşının çok değer verdiği kölesi ölüm döşeğinde hasta yatıyordu. İsa'yla ilgili haberleri duyan yüzbaşı, gelip kölesini iyileştirmesini rica etmek üzere O'na Yahudilerin bazı ihtiyarlarını gönderdi. Bunlar İsa'nın yanına gelince içten bir yalvarışla O'na şöyle dediler: «Bu adam senin yardımına layıktır. Çünkü ulusumuzu seviyor. Havramızı yaptıran da kendisidir.» İsa onlarla birlikte yola çıktı. Eve yaklaştığı sırada, yüzbaşı bazı dostlarını yollayıp O'na şu haberi gönderdi: «Rab, zahmet etme; ben layık değilim ki, çatımın altına giresin. Nitekim senin yanına gelmeye de kendimi layık görmedim. Sen yeter ki bir söz söyle, uşağım iyileşir. Ben de buyruk altında bir görevliyim, benim de buyruğumda askerlerim var. Birine, `Git' derim, gider; bir diğerine, `Gel' derim, gelir; köleme, `Şunu yap' derim, yapar.» Bu sözleri duyan İsa yüzbaşıya hayran kaldı. Ardından gelen kalabalığa dönerek, «Size şunu söyleyeyim» dedi, «İsrail'de bile böyle iman görmedim.» Ve gönderilenler eve döndüklerinde köleyi iyileşmiş buldular. (Luka 7:1-10)
Bu iki anlatım özdeşlik derecesinde benzer olsa da önemli bir noktada ayrışmaktadır. Romalı yüzbaşı, kölesini iyileştirmesi için ricada bulunmak amacıyla Mesih’in yanına kendisi mi gitmiştir (Matta) yoksa bunun için bazı Yahudi ihtiyarları mı görevlendirmiştir (Luka)? İncil karşıtlarınca haksız bir şekilde çelişki olarak sunulan bu farklılığın nedeni nedir? Matta ve Luka’nın görüş birliğine vardıkları nokta, Romalı yüzbaşının Mesih’e olan imanı kadar, bu imanını alçakgönüllülükle birleştirerek ifade etmesidir. Bu nedenle her iki anlatımda da Romalı yüzbaşı, Mesih tarafından ziyaret edilmeye layık olmadığını (alçakgönüllülük) vurgulayıp Mesih’in eve girmeden tek bir söz söyleyerek de hastayı iyileştirebileceğini (iman) belirtmiştir.
Ancak Luka’daki anlatımda Romalı yüzbaşının aynı gerekçeyle Mesih’in yanına gitmediği ve bu yüzden bazı Yahudi ihtiyarları aracı olarak görevlendirdiği yazılıdır; oysa Matta’daki anlatımda yüzbaşının alçakgönüllülüğü onun Mesih’e gidip kişisel bir ricada bulunmasına engel olmamıştır. Böylece Matta, Yahudi ihtiyarların Romalı yüzbaşı için aracılık edip iyi tanıklıkta bulundukları bilgisine doğal olarak yer vermemiştir. İşte Luka’daki anlatımı okuyan eleştirmenler hemen ardından Matta’nın anlatımını okuyunca bu iki metin arasında çelişki bulunduğu sonucuna ulaşmaktadırlar. Onlara göre, Luka’da Romalı yüzbaşının Mesih’e bizzat gitmediği açıkça yazılıdır; Matta’da ise Romalı yüzbaşının Mesih’in yanına gittiği en azından ima edildiği için bir karşıtlıktan söz etmek mümkündür. Çelişki iddiasını ve kaynağını inceledikten sonra bu suçlama ve eleştirilere verilen bazı yanıtları değerlendirmeye geçebiliriz.
Çelişki iddiasına verilen yanıtlar
Şüphesiz, Kutsal Kitap uzmanları bu çelişki iddiasını geçersiz kılmak için çeşitli teoriler üretmişler ve iki anlatımı uzlaştırma yöntemleri denemişlerdir. Yaygın olarak kabul görmeyen bir teoriye göre, Matta ve Luka’da kayıtlı anlatımlar farklı olaylara aittir. Yani Matta’nın hikayesini kaydettiği Romalı yüzbaşı ile Luka’da geçen Romalı yüzbaşı aynı kişi değildir. Dürüst olmak gerekirse, bu biraz aceleyle hazırlanmış ve temelsiz bir argümandır. Matta ve Luka tarafından kaydedilen bu anlatım, çelişki olarak sunulan tek bir farklılık dışında özdeştir. Bu sebeple Kefernahum’da yaşayan, kölesi hasta olan, Mesih’e iman eden, Mesih’in kölesini iyileştirmek için evine girmesine alçakgönüllülük göstererek karşı çıkan iki adet Romalı yüzbaşı bulunduğunu iddia etmek pek de mantıklı değildir.
Üstelik bu hikaye genelde aynı olayları benzer bir yapıyla kaydeden Sinoptik İncil metinlerinden ikisinde2 geçmektedir; yani aynı olayın farklı anlatımları olmaları ihtimali daha yüksektir. Ayrıca, daha önce belirttiğimiz gibi, çelişki olarak nitelenen temel farklılık dışında bu iki anlatım özdeştir. Bu sebeple Matta ve Luka’nın farklı Romalı yüzbaşılardan söz ettiğini savunanlar bu iddiayı kanıtlamakla yükümlüdürler. Bunu yaparken de söz konusu farklılık dışında bir kanıt bulmaları gerekir; aksi halde dairesel akıl yürütme (circular reasoning) denen mantık hatasına düşmüş olurlar. Dairesel akıl yürütme, bir düşüncenin hem iddia hem de aynı iddianın kanıtı olarak kullanılması anlamına gelir. Örneğin, “Benim yalan söylemem mümkün değil” diyen bir kişinin bu iddiasını kanıtlamak için çok dürüst olup hep gerçekleri söylediğini ve bu sebeple tanıklığa ihtiyaç duymadığını savunması gibi.3
Çelişki iddiasına yanıt aranırken Matta ve Luka’nın kendilerine özgü anlatımlarını birleştirip uzlaştırma ve bu sayede her iki anlatımda geçen iki farklı durumun sırasıyla yaşandığını savunma eğilimi de söz konusu olmuştur. Geçenlerde nette dinsel bir forumda rastladığım bu savunma argümanına göre, Romalı yüzbaşı Mesih’e önce Yahudi ihtiyarları göndermiştir, Mesih evine yaklaştığında adamlarını gönderip Mesih’i ağırlamaya layık olmadığını belirtmiştir, en sonunda Mesih’in yanına gidip ricasını bizzat dile getirmiştir. Bu savunmayı son derece tuhaf ve saçma bulduğumu itiraf etmeliyim. Her ne kadar iyi niyetle hazırlanmış olursa olsun, bir kere bu argümandaki olayların sıralaması Matta’nın anlatımındaki olayların sırasına uygun değildir. İki anlatım yan yana konup incelendiğinde Matta’da Romalı yüzbaşının Mesih’in yanına gitmesi Luka’da Yahudi ihtiyarları göndermesine karşılık gelmektedir. Eğer Matta İncili’ndeki anlatımda yüzbaşının Mesih’in yanına ancak Mesih eve yaklaştığı zaman gittiği belirtilseydi; bu argüman belki geçerli olabilirdi. Halbuki mevcut metin bu tür bir yoruma izin vermemektedir. Hepsinden önemlisi, bu savunma argümanında Romalı yüzbaşı haksız bir şekilde tutarsız bir kişi gibi tanıtılmaktadır. Alçakgönüllülüğü gereği Mesih ile bizzat görüşmek yerine Yahudi ihtiyarları görevlendirdiği, Mesih’in evine girmesini bile istemeyip yine başkaları aracılığıyla Mesih’e haber gönderdiği söylenen yüzbaşının son dakika dışarı çıkıp Mesih ile konuşmuş olduğunu varsaymak onun alçakgönüllülük ve iman konularında gelgitler yaşayıp tutarsızlık gösterdiğini kabul etmek anlamına gelir.
Kutsal Kitap ile ilgili çelişki ve hata iddialarına yanıt veren bir apoloji sitesinde (*) ise Matta’nın kullandığı yazım dilinin yüzbaşının yetkisini vurguladığı ve aracılardan bahsetmek yerine olaydaki en önemli figürü ön plana çıkardığı belirtilmiştir. Bir örnek vermek gerekirse, cellat olmamasına ve infaz eylemini bizzat gerçekleştirmemesine rağmen Romalı vali Pilatus’un Mesih’i çarmıha gerdiğini söylemek hatalı olmayacaktır; çünkü bu infaz kararını veren odur. Benzer bir anlatımla Matta da aracılardan bahsetmek yerine Romalı yüzbaşının Mesih’ten yardım isteğinde bulunduğunu kaydetmiş olabilir. Bu son derece mantıklı bir savunma argümanıdır. Peki İncilci Matta’yı bu tür bir dil kullanmaya yönelten sebepler nelerdir? Matta niçin Luka’dan farklı bir anlatım kullanmayı tercih etmiştir? Şimdi edebi bir kıyaslama ve inceleme yaparak bu soruya yanıt bulabiliriz ve çelişki iddiasını tamamen geçersiz kılabiliriz.
Çözüm
Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla esinlenmiş kutsal yazılar olmalarına rağmen, İncil metinlerinin aynı zamanda dinsel edebiyat kategorisine girdikleri unutulmamalıdır. Her bir İncil yazarı, Mesih ile ilgili gerçeği yazıya geçirirken belli bir okuyucu kitlesine hitap etmiş ve yazım kurgusunu oluştururken bu gerçeği dikkate almıştır. Yazarın İncil yazması kadar İncil’i kendine özgü bir yapıda kaleme alması da belirli bir amaca hizmet etmiştir. İşte çelişki olarak nitelenen tüm farklılıklar bu gerçeğin göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır.
İncilci Luka, Mesih’in bir mucize ile Romalı yüzbaşının kölesini iyileştirdiğini yazdığında yüzbaşının Yahudi ihtiyarları ve daha sonra adamlarını aracı olarak görevlendirmesini onun alçakgönüllülüğüne bağlamıştır. Yüzbaşı öylesine alçakgönüllü ve iman dolu bir kişidir ki Mesih ile birebir diyalog kurmaktan bile çekinmiştir. Bu tür bir davranış bize az da olsa yine Luka tarafından kaydedilen mucizevi balık avı sonunda Simun Petrus’un Mesih’e söylediği “Rab, uzaklaş benden, ben günahlı bir adamım” sözünü hatırlatmaktadır (Luka 5:8).
İncilci Matta da Romalı yüzbaşının alçakgönüllü ve iman dolu olduğunu vurgulamayı ihmal etmemiştir; bu nedenle onun anlatımında da yüzbaşı, Mesih’e “Rab, ben layık değilim ki, çatımın altına giresin!” demiştir (8:8). Ancak Matta yine de yüzbaşının Mesih’in yanına geldiğini ve O’nunla bire bir konuştuğunu yazmıştır. Bunun temel sebebi Matta’nın, İncil’i İbrani-Yahudi toplumuna hitaben yazması ve bu olay aracılığıyla Tanrı’nın seçilmiş halkının imansızlığı ile yabancı ulustan olan kişilerin imanı arasındaki karşıtlığı daha etkili bir biçimde ifade etmek istemesidir.4 Mesih’in Romalı yüzbaşının imanını överken söylediği “Böyle imanı İsrail’de görmedim” sözü hem Matta hem de Luka’nın anlatımında mevcuttur; ancak Matta’ya göre Mesih, aşağıdaki cümleyi de Romalı yüzbaşının imanı ile ilgili olarak söylemiştir:
“Size şunu söyleyeyim, doğudan ve batıdan birçok insan gelecek, Göklerin Egemenliğinde İbrahim, İshak ve Yakup'la birlikte sofraya oturacaklar. Ama bu egemenliğin asıl mirasçıları dışarıya, karanlığa atılacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır” (Matta 8:11-12)
Mesih bu sözün benzerini elbette farklı durumlarda da söylemiştir ve Luka İncili’nde bu öğreti kurtulacakların sayısıyla ilgili sorulan bir cümleye yanıt veren Mesih’in söyleminde geçer (13:22-28). Ancak, Yahudi olmayan kişilerin de iman edince kurtulabileceğini öğreten bu sözün Romalı yüzbaşının imanı ile ilişkilendirilmesi Matta’ya özgüdür ve bu anlatım tarzı bir tesadüf olamaz. Sembolik düzeyde bakıldığında Matta’nın anlatımında yüzbaşının Mesih’e gelmesi ile Mesih’in “Doğudan ve Batıdan gelecek kişiler”den bahsetmesi arasında temsile dayalı bir bağlantı olduğu söylenebilir. Yani bu yüzbaşı Romalıdır ve Mesih’e gelmesi sonucu, iman eden yabancıların Tanrı’nın egemenliğine gelip sofradan pay (kayra) alacaklarını temsil etmektedir.
Son olarak, Matta İncili’nde yüzbaşının Mesih’in yanına geldiğinin söylenme sebebi, Matta’nın Romalı bir yüzbaşının kölesinin iyileştirilmesi ile Kenanlı kadının kızının iyileştirilmesi arasındaki konusal benzerliği yapısal benzerlik aracılığıyla pekiştirmek istemesi olabilir. Mesih, hasta kızını iyileştirmesi için gelip kendisine ricada bulunan yabancı bir kadının imanını denemiş ve sonunda bu kadının kızını iyileştirmiştir. Bu olay İncilci Markos (7:24-30) ve Matta (15:21-18) tarafından kaydedilmiştir. Matta, Romalı yüzbaşının kölesinin iyileştirilmesini Kenanlı kadının kızının iyileştirilmesiyle konusal parallelik içerdiği için kaydetmekle kalmamış, aynı zamanda bu konusal bağlantıyı yapısal bir paralellikle derinleştirmek istemiş olabilir. Bu teori geçerliyse, imanı övülen yabancı kadının Mesih’e bizzat gidip ricada bulunduğu söylendiği için Matta’nın anlatımında Romalı yüzbaşının da aynı şekilde Mesih’e bizzat gidip ricada bulunduğu yazılmıştır diyebiliriz. Mesih’in bu iki farklı olayda iki farklı kişiye söylediği sözler bile büyük benzerlik içermektedir:
Sonra İsa yüzbaşıya, “Git, inandığın gibi olsun” dedi. Ve uşak o anda iyileşti. (Matta 8:13)
“Ey kadın, imanın büyük! Dilediğin gibi olsun.” Ve kadının kızı o saatte iyileşti. (Matta 15:28)
Sonuç
Bu yazıda bir örnek aracılığıyla gördüğümüz gibi, İncil metinleri arasındaki farklılıklar çelişkiye değil yazarların kendilerine özgü yazım tarzlarına işaret etmektedir. Her bir İncilci doğal olarak, yazdığı metindeki anlatımın içsel bütünlüğüne ve uyumuna öncelik vermiştir. Derinlemesine bir analiz yapılmadan anlatım tarzından kaynaklanan farklılıkları çelişki olarak nitelemek ön yargılı olup ucuza kaçmak anlamına gelir. Dört ayrı metin halinde kayıt edilmiş olsalar bile İnciller arasındaki mükemmel uyum, tek bir metin halinde kaydedilmiş olup Tanrı’dan geldiği iddia edilen bazı kitaplarda bile yoktur.